Dün
teras ta sebze fidelerinin bakımını yaparken bazı domates
fidelerinde çürüme gördüm..Üzüldüm çok ciddi şekilde
ilgilendiğim bakımını yaptığım fidelerde neden çürüme var
diye merakta ettim ama konu nereden aklıma geldiyse insan hayatıda
bazen en verimli zamanında çürüyebiliyor...
Onuç-ondört
yılı cezaevinde geçen bir arkadaşım aklıma geldi Kırk yaşına
yakın cezaevinden tahlie oldu... Aile zengin değil,baba rahmetli
olmuş,iş yok güç yok...Bu arkadaşımız ise yeni bir hayat
kuracak, evlenecek çoluk çocuğa kavuşacak yaş işe bir hayli
ilerlemiş,Önünde pek fazla seçenek yok...Parayı en pratik
şekilde bulup hayatını düzene sokmak zorunda...
Bu
kardeşimiz bir müddet eski tanıdığı bir arkadaşının yanında
takıldı ancak bırakalım parayı bulmayı cezaevinden yeni çıktı
ya sohbetlere sermaye edilmekten başka cebine para girdiği yok..
Bir
müddet sonra bu kardeşimiz bir bir büro açtı kendince emlak
dersiniz,muvazalı iş dersiniz ama biz hemen çek-senet bürosu
diyerek adını altın harflerle yazma konusundaki maharetlerimiz
hemen gösteririz..Gösterdikte...Yani kendi insanımızı
sabıkalandırma kaonusunda düşmana ihtiyaç yok şükür biz varız
ya ve bu konuda epey beceri sahibiyizde...
Konuya
bahis kardeşimiz bırakın iş yapmayı yanına gelen gidenlerin çay
masraflarını karşılamakta ciddi sorunlar yaşarken bunun iç
dünyasındaki çırpınışların farkında bile olan yok...
Bir
gün geldiki bu kardeşimiz ufak tefek bir şeyler yapmaya başladı,bu
arada bir ev kiraladı çok mütevazi şekilde bir düğünle kurmak
istediği hayata merhaba dedi...Zaman hızla ilerler birkaç arkadaş
bir araya gelerek bir şirket kurarlar ve işler yavaş yavaş rayına
oturmaya başlar gibi görünmektedir ama ticaret başka
birşey,ortaklık su almaya başlar,ancak bu arada kardeşimiz başını
sokacak ev almış şükür kira derdi bitmiştir derken zaman içinde
hayatın zorlukları aldığı bu evi de geri elinden almıştır.
Yazarken
detaylara girmiyorum....Bu gerçek bir hikaye umarımki bir gün bu
hikayeleri kaleme alan biri çıkar ve daha düzgün ve anlaşılabilir
şekilde yazar...
Bu
arada bu kardeşimizin yaşıda epey ilerler ama onu hayata bağlayan
sebepler artmış Allah ona bir erkek evlat vermiştir...Bu gün bu
kardeşimizin iki tane erkek evladı vardır...Allah bağışlasın....
Yılların
zorluklarına dayanmak çok zor...Heleki birde gençliğinde bir
kavganın içinden çıkıp hayata atılmak ve hayatın zorluklarına
göğüs germek iki kere zor...Bu gün almışlarına yaklaşan bu
kardeşimiz ciddi bir rahatsızlık geçirmektedir..Büyük maddi
sıkıntılar içindeki bu kardeşimiz bu gün durumu iyi olanların
önce sevgisine sonra maddi yardımına ihtiyaç halindedir..Bu kısmı
yazmak bile benim için onur kırıcı ve çok üzücü...
Allah
onu önce yeni kurduğu hayata bütün zorluklara göğüs gerererk
birlikte atıldığı eşine,sonra evlatlarına ve sevenlerine
bağışlasın...Biz bir domatesin çürümesine üzülürken çürüyen
diğer hayatlara dair sorumluluklarımızı hiç hatırlamayacak
kadar insanlığımızdan uzaklaşırken haberimiz olmadan acaba
neler oluyor?
Bazı
dalları çürüyen bir domates fidesi bize neler hatırlattı be...O
domates fidesinde çürüme olmasaydı üzeri domates dolu olsaydı
acaba hatırlarmıydık? Ya çürüyen hayatlardaki o çürüme
olmasaydı bu kardeşimizde her normal insan gibi hayata atılsaydı
bu gün nerelerde olurdu bunu hiç sorgulamadık,biz önce çürümeyi
hızlandırır sonra bol bol reklam yaparcasına işi çığırından
çıkarırız...
Bir
örnek verdik konu bitti mi? Hayır efendim bu jenerasyonun önemli
bir kısmı ne yazıkki böyle...Hepsi bir devrin kahramanları,hepsi
heykeli dikilecek kadar değerli ve unutulacak kadar insan....Vefa
spor küme düşüyorsa kimse ah vah etmemeli...Herkes önce kendini
sorgulamalı,sonra hayata tenezzülsüz eyvallah çeken bu insanları
hatırlamalı ve insanlığından utanmalı...Bir devrin tarihini
yapan ve bir devre imza atan bu yiğitlerin sahibi hiç
olmadı,olmayacakta...Bu gün ülkenin hangi köşesinde kimbilir
benzeri sıkıntıyı yaşayan kaç kardeşimiz var...
İnsan
olduğumuzu hatırlamak ne kadar insani işlere yarayacak değilmi?
Keşkeler olmasa güzel olurdu...Keşke bu kardeşimiz maddi
sıkıntılar yüzünden asrın stresini yaşamadan sahip
çıkılsaydıda bu haller olmasaydı...
Erhan
Öztunç