Her canlının ve İnsanoğlu için değer arz eden her canlı cansız varlığın bir hayat hikayesi vardır.
Ancak bu hayat hikayelerinin bir kısmı acılarla zulümle dolu bir kısmı vasat ama bir kısmının hayat hikayesi çok şaşalıdır.
İstanbul’u bir deniz kültürünün hakim olduğu ve tarihi dokusundada bunun nakış nakış işlendiği çok fazla hikaye vardır.Bu hikayeler kimi acılarla anlatılırken zaman içinde yok oluşları dillerimizden hey gidi günler kelimesini terennüm ettirir.
Martılarında hayat hikayesi öyledir.
Vapurlarında yolcuların simit parçaları ile beslediği martılar şimdilerde nesillerinin bu kentte yok oluşlarını ve buna kalanlarının acılı bakışlarla şahit olmalarının şehadetini bizlerde yaşamaktayız.
Son yıllarda ter dökmeden hovarda zenginlerin artması ve İstanbul’a lale devri yaşatan yerel idarelerinin olaylara duyarsızlığı Vilayet makamının konulara ilgisizliği bu elemli hikayenin her geçen gün daha vahim boyutlara ulaşmasına neden olmaktadır.Ancak ülkemizin Başbakanıda kendini çevrecilerin daniskası ilan etmesine rağmen tabiatın ve kentin dokusunun nasıl
tahrip edildiğini hala umutsuzluk içinde izlemekteyiz.
Meraktır neden martılar artık sahillerimizden yok oldu diye biraz araştırdım her gecesinde havai fişeklerin süslendiği İstanbul aslında bu havai fişeklerle martı katliamlarının tek sebebi.
Şimdi öyle bir Yerel idare, Vilayet ve Başbakan lazımmki bu havai fişek hovardalığına son versin ve kentin ve doğanın dokusuna karşı işlenen cani katliamları durdursun.
Bu vesile çevrecilerinde bu konuya dikkatlerini çekebilirsek ne mutlu bize….
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder